قوله
تعالى { قال
موسى لفتاه لا
أبرح حتى أبلغ
مجمع البحرين
}
231- "Musa, Genç
Arkadaşına: ''Ben iki Denizin Birleştiği Yere Ulaşmaya, Yahut Yıllarca Yürümeye
Kararlıyım'' Demişti" (Kehf 60)
BU
SAYFADAKİ 6 HADİS’İDE OKUYUN !
أنا إبراهيم
بن المستمر نا
الصلت بن محمد
نا مسلمة بن
علقمة عن داود
بن أبي هند عن
عبد الله بن
عبيد عن سعيد
بن جبير عن بن
عباس قال قام
موسى خطيبا في
بني إسرائيل
فأبلغ في
الخطبة فعرض
في نفسه أن
أحدا لم يؤت
من العلم ما
أوتي وعلم
الله الذي حدث
نفسه من ذلك
قال له يا
موسى إن من
عبادي من
آتيته من
العلم ما لم أوتك
قال أي رب من
عبادك قال نعم
قال فادللني على
هذا الرجل
الذي آتيته من
العلم ما لم
تؤتني حتى
أتعلم منه قال
يدلك عليه بعض
زادك قال لفتاه
يوشع لا أبرح
حتى أبلغ مجمع
البحرين أو
أمضي حقبا
وكان مما تزود
حوت مملح في
زنبيل وكانا
يصيبان منه
عند العشاء
والغداة فلما
انتهيا إلى
الصخرة عند
ساحل البحر
وضع فتاه
المكتل على
ساحل البحر
فأصاب الحوت
ثرى البحر
فتحرك في
المكتل فقلب
المكتل
وانسرب في البحر
فلما جاوزا
حضر الغداة
قال آتنا غداءنا
لقد لقينا من
سفرنا هذا
نصبا ذكر
الفتى قال
أرأيت إذ
أوينا إلى
الصخرة فإني
نسيت الحوت وما
أنسانيه إلا
الشيطان أن
أذكره واتخذ
سبيله في
البحر عجبا
فذكر موسى
عليه السلام
ما كان عهد
إليه أنه يدلك
عليه بعض زادك
فقال ذلك ما
كنا نبغ لي
هذه حاجتنا
فارتدا على
آثارهما قصصا
يقصان
آثارهما حتى
انتهيا إلى
الصخرة التي
فعل فيها
الحوت ما فعل
وأبصر موسى عليه
السلام أثر
الحوت فأخذا
إثر الحوت
يمشيان على
الماء حتى
انتهيا إلى
جزيرة من
جزائر البحر
فوجدا عبدا من
عبادنا
آتيناه رحمة
من عندنا
وعلمناه من
لدنا علما قال
له موسى هل
أتبعك على أن
تعلمني مما
علمت رشدا قال
إنك لن تستطيع
معي صبرا وكيف
تصبر على ما
لم تحط به خبرا
إلى قوله حتى
أحدث لك منه
ذكرا أي حتى
أكون أنا أحدث
لك ذلك
فانطلقا حتى
إذا ركبا في
السفينة
خرقها إلى
قوله فانطلقا
حتى إذا لقيا
غلاما على
ساحل البحر
غلمان يلعبون
فعهد إلى
أصبحهم
وأجودهم
فقتله قال
أقتلت نفسا
زكية بغير نفس
لقد جئت شيئا
نكرا قال ألم
أقل لك إنك لن
تستطيع معي
صبرا قال بن
عباس فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فاستحيى
عند ذلك نبي الله
صلى الله عليه
وسلم موسى
فقال إن سألتك
عن شيء بعدها
فلا تصاحبني
قد بلغت من لدني
عذرا فانطلقا
حتى إذا أتيا
أهل قرية
استطعما
أهلها فأبوا
أن يضيفوهما
فوجدا فيها
جدارا يريد أن
ينقض فأقامه
قرأ إلى {
سأنبئك بتأويل
ما لم تستطع
عليه صبرا أما
السفينة
فكانت لمساكين
يعملون في
البحر فأردت
أن أعيبها }
قرأ إلى وكان
وراءهم ملك
يأخذ كل سفينة
غصبا وفي
قراءة أبي بن
كعب يأخذ كل
سفينة صالحة
غصبا فأردت أن
أعيبها حتى لا
يأخذها الملك
فإذا جاوزوا
الملك رقعوها
وانتفعوا بها
وبقيت لهم وأما
الغلام فكان
أبواه مؤمنين
قرأ إلى ذلك تأويل
ما تستطع عليه
صبرا فجاء
طائر فجعل
يغمس منقاره
في البحر فقال
له يا موسى
تدري ما يقول
هذا الطائر
قال لا أدري
قال فإن هذا
يقول ما
علمكما الذي
تعلمان في علم
الله إلا مثل ما
أنقص به
بمنقاري من
جميع هذا
البحر
[-: 11243 :-] ibn Abbas anlatıyor: Hz.
Musa kalkıp israiloğullarına beliğ bir hutbe verince, kendisine verilen ilmin
hiç kimseye verilmediğini düşündü. Yüce Allah, Hz. Musa'nın. içinden geçenleri
bildi ve: "Ey Musa! Kullarımdan, sana vermediğim ilmi kendisine verdiğim
birisi var" buyurdu. Hz. Musa: "Ey Rcıbbim! Kullarından mı?"
diye sorunca, Yüce Allah: "Evet" buyurdu. Hz. Musa:
"Kendisine,
bana vermediği n ilmi verdiğin kişiyi göster de ondan öğreneyim" deyince,
Yüce Allah: "Azıklarından biri, sana onun yerini gösterecektir"
buyurdu. Hz. Musa genç delikanlısı Yuşa'ya: ''... Ben iki denizin birleştiği
yere ulaşmaya, yahut yıllarca yürümeye kararlıyım ... /I dedi. Hz. Musa'nın
azığı, bir zenbilin içinde olan tuzlanmış balıktı. Ondan akşam ve sabah vakti
yiyordu. Deniz kenarındaki kayanın yanına geldiklerinde genç, zenbili deniz
kenarına bıraktı ve balık deniz nemini hissedince zenbil'in içinde hareket edip
zenbili devirdi ve denize daldı. Oradan ayrıldılar ve yemek vakti gelince Hz.
Musa: ''... Azığımızı çıkar, and olsun bu yolculuğumuzda yorgun düştük ... /I
dedi. Genç: '' ... Bak sen! Kayalığa vardığımızda balığı unutmuştum. Bana onu
hatırlamamı unutturan ancak şeytandır. Balık şaşılacak şekilde denizde yolunu
tutup gitmiş ... /I deyince Hz. Musa, kendisine azığın, kendisinden daha
bilgili kişinin yerini göstereceğini hatırladı ve: /I ... lstediğimiz zaten
buydu ... /I Biz de bunu istiyorduk" deyip: /I ... Hemen geldikleri yoldan
izleri üzerinde geri döndüler." Geldikleri yoldan geri dönüp balığın
denize daldığı yerdeki kayanın yanına vardılar ve Hz. Musa balığın izini
sürmeye başladı. ikisi balığın izini sürerken deniz sahilindeki köylerden
birine vardılar ve: /lBu arada ikisi katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz
ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan birini buldular. Musa ona: ''Sana
öğretileni bana hayra götüren bir bilgi olarak öğretmen için peşinden gelebilir
miyim?'' dedi. Dedi ki: ''Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin. (iç
yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?'' Musa: ''inşallah
sabrettiğimi göreceksin, sana hiçbir işte baş kaldırmayacağım'' dedi. O da: ''O
halde, bana uyacaksan, ben sana anlatmadıkça herhangi bir şey hakkında bana
soru sormayacaksın'' dedi./I (Kehf 65- 70) Yani ben sana anlatmadıkça bana
(yaptığım şey hakkında) bir şey sormayacaksın. /lBunun üzerine kalkıp gittiler;
sonunda bir gemiye bindiklerinde, o gemiyi deliverdi; Musa: ''Gemiyi
içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu şaşılacak bir şey yaptın'' dedi.
Musa'ya: ''Ben sana yaptığım işlere dayanamazsın demedim mi?'' dedi. Musa:
''Unuttuğum için bana çıkışma, gücümün yetmediği şeyden beni sorumlu tutma''
dedi. Yine gittiler; sonunda bir erkek çocuğa rastladılar, (Kehf 71-74) deniz
kenarında oynayan çocuklardan kumralolan birine yönelip: /I ... hemen onu
öldürdü. Musa: ''Bir cana karşılık olmaksızın masum bir cana mı kıydın? Doğrusu
pek kötü bir şey yaptın'' dedi. O: ''Ben sana, yaptığım işlere dayanamazsın
demedim mi?'' dedi./I (Kehf 74- 75)
ibn Abbas der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Brmun üzerine Hz.
Musa utanarak: /i ''Bundan sonra sana bir şey sorarsam bana arkadaş olma, o
zaman benim tarafımdan mazur sayılırsın'' dedi. Yine yola koyuldular; sonunda
vardıkları bir kasaba halkından yiyecek istediler. Kasaba halkı, bu ikisini
misafir etmek istemedi. ikisi, şehrin içinde yıkılmaya yüz tutan bir duvar
gördüler, Musa'nın arkadaşı onu doğrultuverdi; Musa: ''Dileseydin buna karşı
bir ücret alabilirdin'' dedi. O şöyle söyledi: ''işte bu, seninle benim
ayrılmamızı gerektiriyor; dayanamadığın işlerin yorumunu sana anlatacağım.
Gemi, denizde çalışan birkaç yoksula aitti; onu kusurlu kılmak istedim, çünkü
peşlerinde her gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı.''" (Kehf 76- 79)
Ubeyy'in kıraatinde: "Her sağlam gemiyi zorla alırdı" şeklindedir.
"Kral'ın gemiyi almaması için " ... onu kusurlu kılmak istedim ...
" kral'ın yanından geçtikten sonra gemiyi tamir edip ondan faydalanırlar
ve gemi kendilerinin kalır. "Oğlana gelince; onun ana babası inanmış
kimselerdi. çocuğun onları azdırmasından ve inkara sürüklemesinden korkmuştuk.
Rablerinin o çocuktan daha temiz ve onlara daha çok merhamet eden birini vermesini
istedik. Duvar ise, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında
onların bir hazinesi vardı; babaları da iyi bir kimseydi. Rabbin onların
erginlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini
çıkarmalarını istedi. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. işte dayanamadığın
işlerin içyüzleri budur." (Kehf 80- 82) Bir kuş gelip gagasını denize
batırmaya başlayınca, Hz. Musa'dan daha bilgili olan kişi: "Bu kuşun ne
dediğini biliyor musun?"diye sordu. Hz. Musa: "Hayır" cevabını
verince, adam dedi ki: "Bu kuş: ''ikinizin ilmi, Allah'ın ilmi yanında
benim gagamla bu denizin hepsinden eksilttiğim kadar gibidir'' diyor."
Tuhfe: 5533
قوله
تعالى فلما
جاوزا قال
لفتاه آتنا
غداءنا لقد
لقينا من
سفرنا هذا
نصبا
232- "Oradan
Uzaklaştıklarında Musa, Yanındaki Gence: ''Azığımızı Çıkar, And Olsun Bu
Yolculuğumuzda Yorgun Düştük'' Dedi" (Kehf 62)
أنا محمد بن
عبد الأعلى نا
المعتمر عن
أبيه عن رقبة
عن أبي إسحاق
عن سعيد بن
جبير قال قيل
لابن عباس إن
نوفا يزعم أن
موسى عليه
السلام الذي
ذهب يلتمس
العلم ليس
بموسى بني
إسرائيل قال
أسمعته يا
سعيد قال نعم
قال كذب نوف
حدثنا أبي بن
كعب قال سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول إنه
بينما موسى
عليه السلام
في قومه
يذكرهم بأيام
الله وأيام
الله نعماؤه
وبلاؤه قال ما
أعلم في الأرض
رجلا خيرا مني
وأعلم مني قال
فأوحى الله
إليه إني أعلم
بالخير منه أو
عند من هو إن
في الأرض رجلا
هو أعلم منك
قال يا رب
فدلني عليه فقيل
له تزود حوتا
مالحا فإنه
حيث تفقد
الحوت قال
فانطلق هو
وفتاه حتى
انتهيا إلى
الصخرة فعمي
فانطلق وترك
فتاه فاضطرب
الحوت في
الماء فجعل لا
يلتمم عليه
إلا صار مثل
الكوة قال
فقال فتاه ألا
ألحق بنبي
الله صلى الله
عليه وسلم
فأخبره قال
فنسي فلما
تجاوزا قال
لفتاه آتنا
غداءنا لقد
لقينا من
سفرنا هذا
نصبا قال ولم
يصبهم نصب حتى
تجاوزا قال
فتذكر فقال أرأيت
إذ أوينا إلى
الصخرة فإني
نسيت الحوت وما
أنسانيه إلا
الشيطان أن
أذكره واتخذ سبيله
في البحر عجبا
قال ذلك ما
كنا نبغ
فارتدا على
آثارهما قصصا
فأراه مكان
الحوت فقال
ههنا وصف لي
قال فذهب
يلتمس فإذا هو
بالخضر مسجى ثوبا
مستلقيا على
القفا فقال
السلام عليكم
فكشف الثوب عن
وجهه فقال
وعليكم
السلام من أنت
قال أنا موسى
قال ومن موسى
قال موسى بني إسرائيل
قال ما جاء بك
قال جئت
لتعلمني مما
علمت رشدا قال
أنك لن تستطيع
معي صبرا وكيف
تصبر على ما
لم تحط به
خبرا شيء أمرت
أن أفعله إذا
رأيتني لم
تصبر قال
ستجدني إن شاء
الله صابرا ولا
أعصى لك أمرا
قال فإن
اتبعتني فلا
تسألني عن شيء
حتى أحدث لك
منه ذكرا
فانطلقا حتى
إذا ركبا في
السفينة
خرقها قال
انتحى عليها
قال له موسى
عليه السلام
أخرقتها
لتغرق أهلها
لقد جئت شيئا
إمرا قال ألم
أقل إنك لن
تستطيع معي
صبرا قال لا
تؤاخذني بما
نسيت ولا ترهقني
من أمري عسرا
فانطلقا حتى
إذا لقيا
غلمانا
يلعبون قال
فانطلق إلى
أحدهم بادي
الرأي فقتله
قال فذعر
عندها موسى
ذعرة منكرة
قال أقتلت
نفسا زكية
بغير نفس لقد
جئت شيئا نكرا
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم عند
هذا المكان
رحمة الله
علينا وعلى
موسى لولا عجل
لرأى العجب
ولكنه أخذته
من صاحبه
ذمامة قال إن
سألتك عن شيء
بعدها فلا
تصاحبني قد
بلغت من لدني
عذرا ولو صبر
لرأي العجب
قال وكان إذا ذكر
أحدا من
الأنبياء بدأ
بنفسه رحمة
الله علينا
وعلى أخي هذا
رحمة الله
علينا قال
فانطلقا حتى
إذا أتيا أهل
قرية فطافا في
المجالس ف { استطعما
أهلها فأبوا
أن يضيفوهما
فوجدا فيها جدارا
يريد أن ينقض
فأقامه قال لو
شئت لاتخذت
عليه أجرا قال
هذا فراق بيني
وبينك سأنبئك
بتأويل ما لم
تستطع عليه
صبرا أما
السفينة
فكانت
لمساكين
يعملون في
البحر } إلى
آخر الآية
فإذا جاء الذي
يتخيرها
وجدها منخرقة
فيجاوزها
وأصلحوها
بخشبة وأما
الغلام فطبع
يوم طبع كافرا
كان أبواه قد
عطفا عليه فلو
أنه أدرك
أرهقهما
طغيانا وكفرا
فأردنا أن
يبدلهما خيرا
منه زكاة
وأقرب رحما
وأما الجدار
فكان لغلامين
يتيمين في
المدينة
الآية
[-: 11244 :-] Said b. Cubeyr
anlatıyor: ibn Abbas'a: "Nevf, ilim aramak için giden Musa'nın, israil
oğullarına gönderilen Hz. Musa olmadığını iddia ediyor" deyince, ibn
Abbas, Said'e: "Sen, (Nevf'in) böyle dediğini duydun mu?" diye sordu.
Said: "Evet" cevabını verince, ibn Abbas şu karşılığı verdi: Nevf
yalan söylüyor. Ubey b.• Ka'b bize, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
şöyle buyurduğunu söyledi: "Hz. Musa kavmine Allah'ın kendilerine verdiği
nimetleri ve imtihanı anlatırken: ''Yeryüzünde benden daha hayırlı ve bilgili
birinin olduğunu sanmıyorum'' dedi. Bunun üzerine Yüce Allah, kendisine:
''Kimin hayırlı olduğunu -veya hayrın kimde olduğunu- Ben bilirim. Yeryüzünde
senden daha bilgili bir kişi vardır'' diye vahyetti. Hz. Musa: ''Ey Rabbim! Onu
bana göster'' deyince, kendisine: ''Tuzlu bir balığı azık olarak al. Bu adam balığı
kaybettiğin yerdedir'' dendi. Kendisi ve yanındaki genç yola çıkıp kayanın
yanına geldiklerinde Hz. Musa genci bırakıp gidince balık suda deprenerek bir
delik açıp kaçtı. Genç: ''Allah'ın peygamberine yetişeyim de ona balığın
kaçtığını söyleyeyim'' dedi, ama sonra söylemeyi unuttu. Balığın kaçtığı yerden
gittikten sonra Hz. Musa, gence: " .. Azığımızı çıkar, and olsun bu
yolculuğumuzda yorgun düştük ... (Kehf 62) dedi. Balığın yanından gitmeden önce
açlık hissetmemişlerdi. O zaman genç balığın kaçtığını hatırladı ve: '' ... Bak
sen! Kayalığa vardığımızda balığı unutmuştum. Bana onu hatırlamamı unutturan
ancak şeytandır. Balık şaşılacak şekilde denizde yolunu tutup gitmiş'' dedi.
Müsa: ''Istediğimiz zaten buydu'' dedi. Hemen geldikleri yoldan izleri üzerinde
geri döndüler." (Kehf 63-64) Hz. Musa'ya balığın kaybolduğu yer
gösterilince: ''Burası bana tarif edildi'' deyip (Kendisinden daha bilgili
kişiyi) aramaya başladı ve Hızır'ı elbisesine bürünmüş ve sırtüstü yatmış
olarak gördü. Hz. Musa: ''Allah'ın selamı üzerine olsun'' deyip selam verince
Hızır elbiseyi yüzünden kaldırıp: ''Allah'ın selamı sizin de üzerinize olsun.
Sen kimsin?'' karşılığını verdi. Hz. Musa: ''Ben Musa'yım'' cevabını verince,
Hızır: ''Musa da kim?'' diye sordu. Hz. Musa: ''İsrailoğullarının Musa'sı''
karşılığını verince, Hızır: ''Neden geldin?'' diye sordu. Hz. Musa: ''Sana
öğretilen i bana hayra götüren bir bilgi olarak öğretmen için peşinden
gelebilir miyim?'' dedi. Dedi ki: ''Doğrusu sen benimle beraberliğe
sabredemezsin. (iç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?''
(Kehf 66) Bana emredilen şeyi yaparken beni görürsen dayanamazsın" dedi.
Hz. Musa şu karşılığı verdi:
"Inşallah
sabrettiğimi göreceksin, sana hiçbir işte baş kaldırmayacağım. O da: ''O halde,
bana uyacaksan, ben sana anlatmadıkça herhangi bir şey hakkında bana soru
sormayacaksın'' dedi. Bunun üzerine kalkıp gittiler; sonunda bir gemiye
bindiklerinde, o gemiyi deliverdi" (Kehf 69-71) Hızır gemiyi kasıtlı
olarak delince Hz. Musa: " ... Gemiyi içindekileri boğmak için mi deldin?
Doğrusu şaşılacak bir şey yaptın" dedi. Musa'ya: ''Ben sana yaptığım
işlere dayanamazsın demedim mi?'' dedi. Musa: ''Unuttuğum için bana çıkışma,
gücümün yetmediği şeyden beni sorumlu tutma'' dedi. Yine gittiler; sonunda ...
"(Kehf 71- 74} oynamakta olan çocuklarla karşılaştılar ve Hızır çocuklardan
birinin yanına gidip onu öldürdü. O zaman Hz. Musa hemen araya girip hayretler
içinde: '' ... Bir cana karşılık olmaksızın masum bir cana mı kıydın? Doğrusu
pek kötü bir şey yaptın'' dedi." (Kehf 74) Burada Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''Allah'ın rahmeti bizim ve Musa'nın üzerine olsun. Eğer
acele etmeseydi daha çok şaşılacak şeylere şahit olurdu. Ama o arkadaşının
kendisini ayıplamasından çekindi ve: '' ... Bundan sonra sana bir şey sorarsam
bana arkadaş olma, o zaman benim tarafımdan mazur sayılırsın, dedi'' (Kehf SOr:
76) eğer sabretseydi şaşılacak şeyler görürdü" buyurdu.
Ravi der ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) peygamberlerden birini zikredeceği zaman önce
kendinden başlar ve: ''Allah'ın rahmeti bizim ve falan kardeşimin üzerine
olsun. Allah'ın rahmeti üzerimize olsun" derdi. "''Yine yürüdüler.
Nihayet bir köy halkına vardılar ... '' (Kehf 77) bu köyün halkı cimri
insanlardı. Meclislerini dolaşıp: '' ... onlardan yiyecek istediler. Ancak köy
halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere bulunan
bir duvarla karşı/aştı/ar. (Hızır) hemen onu doğrulttu.'' Musa: ''Dileseydin,
elbet buna karşı bir ücret alırdın'' dedi. (Hızır) şöyle dedi: ''Işte bu,
benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana, sabredemediğin şey/erin
içyüzünü haber vereceğim.'' Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul
kimselerindi. Onu kusurlu kı/mak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her
(sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı. (Kehf 77- 79) Gemilere el
koyan kişi geldiğinde, geminin delinmiş olduğunu gördü ve onu almadı. Onlar da
gemiyi tahtayla tamir ettiler. ''Ağ/ana gelince ... ''(Kehf 80) bu çocuk,
yaratıldığı zaman ka{ir olarak yazılmıştı. Anne babası da ona iyi
davranmışlardı. Eğer büyüyüp yetişkin birisi olsaydı azdıracaktı: '' ...
Çocuğun onları azdırmasından ve inkara sürüklemesinden korkmuştuk. Rablerinin o
çocuktan daha temiz ve onlara daha çok merhamet eden birini vermesini istedik.
Duvar ise, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti .... ''" (Kehf 80- 82)
Tuhfe: 39
Daha önce 5814'te
tahrici geçmişti.
قوله
تعالى أرأيت
إذ أوينا إلى
الصخرة فإني نسيت
الحوت وما
أنسانيه إلا
الشيطان أن
أذكره واتخذ
سبيله في
البحر عجبا
233- Bak Sen! Kayalığa Vardığımızda Balığı
Unutmuştum. Bana Onu Hatırlamamı Unutturan Ancak Şeytandır. Balık Şaşılacak
Şekilde Denizde Yolunu Tutup Gitmiş ... " (Kehf 63)
أنا قتيبة بن
سعيد في حديثه
عن سفيان عن
عمرو عن سعيد
بن جبير قال
قلت لابن عباس
إن نوفا البكالي
يزعم أن موسى
بني إسرائيل
ليس بموسى الخضر
قال كذب عدو
الله حدثنا
أبي بن كعب عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال قام
موسى عليه
السلام خطيبا في
بني إسرائيل
فقيل له أي
الناس أعلم
قال أنا قال
فعتب الله
عليه إذ لم
يرد العلم
إليه فأوحى
الله إليه بل
عبد من عبادي
بمجمع
البحرين هو
أعلم منك قال
أي رب فكيف
السبيل إليه
قال تأخذ حوتا
في مكتل فحيث
ما فقدت الحوت
فاتبعه فخرج
موسى ومعه
فتاه يوشع بن
نون ومعهما
الحوت حتى
انتهيا إلى
صخرة فنزلا
عندها فوضع
موسى عليه
السلام رأسه
فنام قال
سفيان في غير
حديث عمرو وفي
أصل الصخرة
عين يقال لها
الحياة لا
يصيب شيء من
مائها شيئا
إلا حيي فأصاب
الحوت من ماء
تلك العين
فتحرك وانسل
من المكتل
فدخل البحر
فلما استيقظ
موسى قال لفتاه
آتنا غداءنا
لقد لقينا من
سفرنا هذا
نصبا قال فلم
يجد النصب حتى
جاوز ما أمر
به فقال له فتاه
يوشع بن نون
أرأيت إذ
أوينا إلى
الصخرة فإني
نسيت الحوت
وما أنسانيه
إلا الشيطان
أن أذكره
واتخذ سبيله
في البحر قال
له موسى ذلك
ما كنا نبغ
فارتدا على
آثارهما قصصا
فرجعا يقصان
آثارهما وجدا
سربا في البحر
كالطاق ممر الحوت
فكان لهما
عجبا وللحوت
سربا فلما
انتهيا إلى
الصخرة إذا
هما برجل مسجى
بثوب فسلم عليه
موسى عليه
السلام قال
وأنى بأرضك
السلام قال
أنا موسى قال
موسى بني
إسرائيل قال
نعم قال هل
اتبعك على أن
تعلمني مما
علمت رشدا قال
له الخضر يا
موسى أنك على
علم من علم
الله علمكه
الله وأنا على
علم من علم
الله علمنيه
الله لا تعلمه
قال بل أتبعك
قال فإن
اتبعتني فلا تسألني
عن شيء حتى
أحدث لك منه
ذكرا فانطلقا
يمشيان على
الساحل فمرت
بهم سفينة فعرف
الخضر
فحملوهم في
السفينة
فركبا فوقع
عصفور على حرف
السفينة فغمس
منقاره في
البحر فقال الخضر
يا موسى ما
علمي وعلمك
وعلم الخلائق
في علم الله
إلا مقدار ما
غمس هذا
العصفور
منقاره قال
فلم يفجأ موسى
إذ عمد الخضر
إلى قدام السفينة
فخرق السفينة
فقال موسى قوم
حملونا بغير
نول عمدت إلى
سفينتهم
فخرقتها
لتغرق أهلها
لقد جئت شيئا
إمرا قال ألم
أقل إنك لن
تستطيع معي
صبرا قال لا
تؤاخذني بما
نسيت ولا ترهقني
من أمري عسرا
فانطلقا فإذا
هما بغلام يلعب
مع الغلمان
فأخذ الخصر
رأسه فقطعه
قال له موسى {
أقتلت نفسا
زكية بغير نفس
لقد جئت شيئا
نكرا } قال { ألم
أقل لك إنك لن
تستطيع معي صبرا
قال إن سألتك
عن شيء بعدها
فلا تصاحبني
قد بلغت من
لدني عذرا
فانطلقا حتى
إذا أتيا أهل قرية
استطعما
أهلها فأبوا
أن يضيفوهما }
فمر الخضر
بجدار يريد أن
ينقض فأقامه
قال له موسى إنا
دخلنا هذه
القرية فلم
يطعمونا ولم
يضيفونا لو
شئت لاتخذت
عليه أجرا قال
هذا فراق بيني
وبينك سأنبئك
بتأويل ما لم
تستطع عيه
صبرا قال وقال
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
وددنا أن موسى
صبر حتى يقص
علينا من
أمرهما وكان
بن العباس
يقرؤها وكان
أمامهم ملك
يأخذ كل سفينة
غصبا وأما
الغلام فكان
كافرا
[-: 11245 :-] Said b. Cubeyr
anlatıyor: ibn Abbas'a: "Nevf el-Bekall israil oğullarına gönderilen
Musa'nın, Hızır ile karşılaşan Musa olmadığını iddia ediyor" deyince, ibn
Abbas şu karşılığı verdi: "Allah'ın düşmanı yalan söylüyor!" Ubey b.
Ka'b, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bize şöyle nakletti:
"Hz. Musa, İsrail
oğullarına hitab etmek için kalkınca, kendisine: ''İnsanların bilgi yönünden en
bilgilisi hangisidir?'' diye soruldu. Hz. Musa: ''Ben'' cevabını verince, Yüce
Allah bu konudaki bilgiyi Allah'a havale etmediği için onu, (böyle cevap
vermesinden ötürü) kınadı ve: ''İki denizin bitiştiği yerde benim bir kulum
vardır ki o, (bilgi yönünden) senden daha bilgilidir'' diye vahyetti. Hz. Musa:
''Ey Rabbim! Bu kişiyle nasıl buluşabilirim?'' diye sorunca, Yüce Allah: ''Bir
balık al ve onu içerisinde su bulunan bir kovanın içine koy. Onu nerede
kaybedersen, işte o kulum orada demektir'' buyurdu. Bunun üzerine Hz. Musa
balığı. alıp Yuşa b. Nun adındaki genç arkadaşıyla yola çıktı. Bir kayanın
yanına geldiklerinde orada konakladılar ve Hz. Musa başını koyup uyudu.
Süfyan'ın Amr'dan başkasından olan bir rivayetinde- Kayanın içinde ''hayat''
adında bir pınar vardı. Bu pınarın suyunun değdiği her şey hayat bulurdu. Balık
bu pınarın suyuna değince hareket edip kabın içinden çıkarak denize girdi. Hz.
Musa uyanınca: '' ... Azığımızı çıkar, and olsun bu yolculuğumuzda yorgun
düştük, dedi.'' (Kehf 62) Hz. Musa kendisine emredilen yere gelmeden önce
yorgunluk hissetmemişti. Yuşa b. Nun: '' ... Bak sen! Kayalığa vardığımızda
balığı unutmuştum. Bana onu hatırlamamı unutturan ancak şeytandır. Balık
şaşılacak şekilde denizde yolunu tutup gitmiş, dedi.'' (Kehf 63) Hz. Musa,
Yuşa'ya: ''... Istediğimiz zate buydu'' dedi. Hemen geldikleri yoldan izleri
üzerinde geri döndüler. Musa: ''Işte aradığımız o idi'' dedi." (Kehf 64)
Tekrar izlerini takip ederek geldikleri yere geri döndüler ve denizde balığın
gittiği yolu gösteren izi gördüler. Bu gördükleri kendileri için (daha önce
böyle bir şeyolmadığı için) hayret edilecek şey, balık için ise yoldu. Kayanın
yanına vardıklarında elbisesine bürünmüş bir adam gördüler ve Hz. Musa ona
selam verdi. Adam: ''(Kimsenin bulunmadığı) bu yerde (Allah'ın) selamı ha!''
deyınce Hz. Musa: ''Ben Musa'yım'' karşılığını verdi. Adam: ''İsrail
oğullarının (peygamberi olan) Musa mı?'' diye sorunca ise: ''Evet'' karşılığını
verip: '' ... Sana öğretileni bana hayra götüren bir bilgi olarak öğretmen için
peşinden gelebilir miyim?, dedi.'' (Kehf 66) Hızır: ''Ey Musa! Sen, Allah'ın
kendi ilminden sana öğrettiği ilme sahipsin, ben ise Allah'ın kendi ilminden
bana öğrettiği ilme sahibim ve sen bunu bilemezsin'' deyince, Hz. Musa:
''Peşinden geleceğim'' karşılığını verdi. Hızır: '' ... 0 halde, bana
uyacaksan, ben sana anlatmadıkça herhangi bir şey hakkında bana soru
sormayacaksın, dedi. Bunun üzerine yürüdüler ... '' (Kehf 70- 71) Sahil boyunca
yürürken yanlarından bir gemi geçti ve gemidekiler Hızır'ı tanıyıp onları
gemiye aldılar. Gemiye bindiklerinde bir kuş geminin kenarına konup gagasını
suya batırdı. Hızır: ''Ey Musa! Benim, senin ve bütün yaratılmışların ilmi,
Allah'ın ilmi yanında bu kuşun denizden aldığı suyun denizdeki suya oranı
kadardır. Hızır, Musa/nın beklemediği bir anda ansızın geminin ön tarafına
gidip onu delince:
"Bizi karşılıksız
olarak taşıyan kişilerin gidip gemilerini deldin: " ... Gemiyi
içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu şaşılacak bir şey yaptın, dedi.
Musa'ya: "Ben sana yaptığım işlere dayanamazsın demedim mi?" dedi.
Musa: "Unuttuğum için bana çıkışma, gücümün yetmediği şeyden beni sorumlu
tutma, dedi. Yine gittiler ... " (Kehf 71- 74) Çocuklarla oynayan bir
çocuk gördüler ve Hızır tutup çocuğun başını kesti. Hz. Musa: '' ... Bir cana
karş!lık olmaksızın masum bir cana mı kıydın? Doğrusu pek kötü bir şey yaptın''
dedi. o: "Ben sana, yaptığım işlere dayanamazsın demedim mi?" dedi.
Musa: "Bundan sonra sana bir şey sorarsam bana arkadaş olma, o zaman benim
tarafımdan mazur sayılırsın" dedi. Yine yola koyuldular; sonunda
vardıkları bir kasaba halkından yiyecek istediler. Kasaba halkı, bu ikisini
misafir etmek istemedi. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla
karşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğrulttu ... '' (Kehf 74- 77) Hz. Musa: ''Bu
köye girdik ve bize yemek vermeyi kabul edip misafir etmediler: " ...
Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın" dedi. (Hızır) şöyle dedi:
"Işte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır.
Şimdi sanaı
sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim" (Kehf 77- 78) Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hz. Musa'nın sabretmesini ve bu sayede
Allah'ın, bize, ikisi arasında geçen işleri haber vermesini isterdik"
buyurdu,
ibn Abbas, 79. ayetteki
"peşlerinde" kelimesini "önlerinde" olarak, 80. ayetteki,
"Oğlana gelince; onun ana babası inanmış kimselerdi" cümlesini:
"Çocuk
kafirdi" şeklinde okurdu,
Tuhfe: 39
5814'te tahrici
geçmişti.
قوله
تعالى فارتدا
على آثرهما
قصصا
234- ''... Hemen
izlerinin Üzerine Geri Döndüler" (Kehf 64)
أخبرني
عمران بن يزيد
نا إسماعيل بن
عبد الله بن
سماعه عن
الأوزاعي قال
أخبرني بن شهاب
عن عبيد الله
بن عبد الله
بن عتبة عن بن
عباس أنه
تمارى هو
والحر بن قيس
بن حصن
الفزاري في صاحب
موسى قال بن
عباس هو خضر
فمر بهما أبي
بن كعب
الأنصاري
فدعاه بن عباس
فقال أني
تماريت وصاحبي
هذا في صاحب
موسى الذي سأل
السبيل إلى لقائه
هل سمعت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يذكر شيئا قال
أي نعم سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول
بينا موسى في
ملأ من بني
إسرائيل إذ
جاءه رجل فقال
هل تعلم أحدا
أعلم منك فقال
موسى عليه
السلام لا
فأوحى الله إلى
موسى بلى
عبدنا خضر
فسأل موسى
عليه السلام السبيل
إلى لقيه فجعل
الله له الحوت
آية وقيل إذا
فقدت الحوت
فارجع فأنك
ستلقاه فكان
موسى عليه
السلام يتبع
أثر الحوت في
البحر قال فتى
موسى لموسى
أرأيت إذ
أوينا إلى
الصخرة فإني
نسيت الحوت
وما أنسانيه
إلا الشيطان أن
أذكره قال
موسى عليه
السلام ذلك ما
كنا نبع
فارتدا على
آثارهم قصصا
فوجدا خضرا
فكان من
شأنهما ما قص
الله في كتابه
[-: 11246 :-] Ubeydullah b. Abdiilah
b. Utbe naklediyor: ibn Abbas ve Hur b. Kays b. Hısn el-Fezarı Hz. Musa'nın
arkadaşı (karşılaştığı kişi) hakkında tartıştılar ve ibn Abbas: "Bu kişi
Hızır'dır" dedi. Ubey b. Ka'b el-Ensarı yanlarından geçerken ibn Abbas
kendisini çağırdı ve: "Ben ve bu arkadaşım, Musa'nın, Allah'tan, onunla
nasıl buluşacağını sorduğu arkadaşının kim olduğu konusunda tartıştık. Sen,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu
konuda bir şey söylediğini duydun mu?" diye sordu. Ka'b şu karşılığı
verdi: "Evet. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle dediğini
duydum: ''Hz. Musa, İsrail oğullarından bir topluluğun içindeyken bir adam
gelip: "Senden daha bilgili olan kimseyi biliyor musun?" diye
sorunca, Hz. Musa: "Hayır" cevabını verdi. Bunun üzerine Yüce Allah,
kendisine: "Kulumuz Hızır senden daha bilgilidir" diye vahyetti. Hz.
Musa Hızır'la nasıl buluşabileceğini sorunca Allah kendisine balığı işaret
olarak, verdi ve Hz. Musa'ya: "Balığı kaybedersen geri dön, Hızır'ı
bulacaksın",dedi. Hz. Musa denizin kenarında (kaybolan) balığın izini
sürerken, yanındaki genç: ''... Bak sen! Kayalığa vardığımızda balığı
unutmuştum. Bana onu hatırlamamı unutturan ancak şeytandır. Balık şaşılacak
şekilde denizde yolunu tutup gitmiş, dedi.1/ (Kehf 63) Bunun üzerine Hz. Musa:
''...
.Istediğimiz zaten buydu'' dedi. Hemen geldikleri yoldan izleri üzerinde geri
döndüler.1/ (Kehf 64) dedi ve Hızır'ı buldular. Allah'ın Kitabında onlarla
ilgili kıssa anlatılmıştır. "
Tuhfe: 39
5814'te tahrici
geçmişti.
قوله
تعالى فأبوا
أن يضيفوهما
235- " ... Kasaba
Halkı, Bu ikisini Misafir Etmek istemedi ... " (Kehf Sur. 77)
أنا محمد بن
علي بن ميمون
نا الفريابي
نا إسرائيل عن
أبي إسحاق عن
سعيد بن جبير
عن بن عباس عن
أبي بن كعب
قال كان رسول
الله صلى الله
عليه وسلم إذا
ذكر أحدا فدعا
له بدأ بنفسه
فقال ذات يوم
رحمة الله
علينا وعلى
موسى لو لبث
مع صاحبه
لأبصر العجب
العاجب ولكنه
قال إن سألتك
عن شيء بعدها
فلا تصاحبني
قد بلغت من
لدني عذرا
[-: 11247 :-] Ubey b. Ka'b, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: " ... Kasaba halkı, bu ikisini misafir
etmek istemedi. ... " ayetiyle ilgili olarak: "Onlar cimri bir köy
halkıydı" dediğini nakleder.
Tuhfe: 49
5814'te tahrici
geçmişti.
236- " ... Bundan
Sonra Sana Bir Şey Sorarsam Bana Arkadaş Olma ... " (Kehf 76)
[-: 11248 :-] Ubey b. Ka'b der ki:
Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birini anıp ona dua edeceği zaman
kendinden başlardı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gün: "Allah'ın
rahmeti bizim ve Musa'nın üzerine olsun. Eğer arkadaşıyla kalsaydı acaib
şeylere şahit olurdu, ama o: '' ... Bundan sonra sana bir şey sorarsam bana
arkadaş olma, o zaman benim tarafımdan mazur sayılırsin ... '' (Kehf 76)
dedi" buyurdu.
Tuhfe:41
5814'te tahrici
geçmişti.